Aslında her şey güzel başlamıştı. Her yıl olduğu üzere, Brüksel’de düzenlenen NATO Savunma Bakanları toplantısının ardından, Almanya’nın Bavyera eyaletinin başkentinde, Transatlantik bölgenin iki yakasını bir araya getiren, küresel katılımcılarla düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı (MSC) başlayacaktı. Ancak Rusya’dan gelen ve konferansın heyecanla başlamasını engelleyen bir haberle sarsıldı topluluk. Zira Rus muhalif lider Aleksey Navalni’nin ölüm haberi, başlangıçta bir matem havası estirdi maalesef. Batı’yı simgeleyen ülkelerin hepsi Navalni’nin cezaevinde hayatını kaybetmiş olmasını ‘Putin rejiminin gerçek yüzü’ olarak tarif ettiler. Konferansta son derece dirayetli bir şekilde kürsüye çıkan eşi Yulya Navalnia, kocasının ölümünden Rusya Devlet Başkanı ve çevresindekileri sorumlu tutarken, “Eşime yaptıklarının hesabını verecekler” dedi.
İlk kez Rusya’nın ve İran’ın davet edilmediği konferans bu sene 60. yıldönümünü kutluyor. Matemle başlamaması gerekiyordu. Nitekim Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in gerçekleştirdiği açılış konuşmasında kripto paralar ve jeopolitikanın geleceği ele alındı. Nakit paranın izinin sürülebilmesinin zorluğuna karşılık elektronik ödemelerin kaçakçılığı ve terörün finansmanını engelleyebileceğine yönelik görüşün de aslında doğruyu hiç yansıtmadığını bir kez daha gördüm. Zira kaçakçılar ve yasadışı örgütler çoktan Bitcoin ve türevi ödemelere geçmişler bile. ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Avrupa ülkelerini ABD’nin güvenlik taahhütleri konusunda telkin etmeye çalıştı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de Alman mevkidaşıyla katıldığı panelde ABD ve Avrupa ülkelerinin ekonomide pasta paylaşımı, güvenlikte de külfet paylaşımında bulunmaları gerektiğini söyledi. Annalena Baerbock, Almanya ve Avrupa olarak külfet paylaşımı hususundaki kararlılıklarının altını çizdi. Bu yüzden de MSC’de de dile getirildiği üzere, “Avrupa ülkelerinin ABD’den bağımsız olarak nükleer güce sahip olması gerekir mi?” sorusu gündeme geldi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise Avrupa ülkelerinin nükleer caydırıcılığa sahip olmalarının güvenlik açısından pek yardımcı olmayacağı, NATO’yu da sekteye uğratabileceği konusunda uyarıda bulundu.
Kulislerde ne konuşuldu?
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (VDL) Avrupa Birliği’nin savunma stratejisini yeni tehditlere yönelik güncelleştireceğini açıklarken, MSC’nin kapalı kapıları ardında Avrupa’nın önde gelen savunma sanayicileri ve yazılımcıları ile devletlerin önde gelen isimleri buluştular. Sadece Ukrayna’ya verilecek olan mühimmat taahhüdünü yerine getirmek üzere yapılması gereken yatırımları değil, aynı zamanda savunma alanında ABD ile külfet paylaşımını gerçekleştirmek üzere ne tür yatırımlar yapmaları gerektiği konusu ele aldılar. Öte yandan Blinken İsrail’in Ortadoğu’ya entegre edilmesi için bir fırsatın bulunduğunu, Filistin’in İsrail’in güvenliği için acil bir şekilde tanınması gerektiğini savundu. Fransa Cumhurbaşkanı Macron da Filistin’in tanınmasının artık bir tabu olmadığını vurguladı. VDL Avrupa Komisyonu Başkanlığına yeniden aday olmak üzere nabız yoklamasını sürdürdü. Pazartesi günü açıklama yapması bekleniyor. Kulislerde, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, NATO Genel Sekreterliği görevi için ikili temaslarını sürdürdü. Hatta Demokrat ve Cumhuriyetçi senatörlerle buluşarak, hem olası NATO Genel Sekreterliği görevini, hem de ABD’nin Ukrayna’ya taahhüt ettiği mali yardımı değerlendirdi.
Bu sene Karayip ve Pasifik ülkelerinden bakan ve hükümet başkanları da katıldı. Dünyanın beşten büyük olduğu nihayet herkes tarafından kabul ediliyor. Bir oturum da yapıldı. Ancak BMGK’nın nasıl dönüştürülmesi gerektiği hususunda bir çerçeve bile çıkmadı. Dezenformasyon konusunun jeopolitikadaki önemine vurgu yapılmıştı. Bu konuya yönelik BellingCat’in CEO’su Eliot Higgins’in de hazır bulunduğu toplantılar yapıldı. Keza yapay zekanın dış politika ve savunmaya etkisi de uzun uzadıya ele alındı. Kimsenin kalbini kırmadan bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. MSC, Halifax, CFR ve şimdilerde parlamaya başlayan Varşova Güvenlik Forumu savunma alanında son derece önemli forumlar. Bölgesel bir güçten dünya gücü olma yolunda önemli adımlar atmaya çalışan Türkiye’nin savunma ve güvenlik alanında çalışan özel sektör temsilcilerinin MSC’de hiçbir panelde yer almamaları, hiçbir etkinlik düzenlememeleri, panellerde savunma sanayii veya jeopolitik konularda soru yöneltmemiş olmaları son derece üzücü. Her şeyi devletten beklememek gerekiyor sanki…