MOODİST Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi, İstanbul’un farklı ilçelerinden 500 kişinin katıldığı bir ‘Uyku Araştırması’ gerçekleştirdi. Farklı sosyoekonomik sınıflardan ve 25-65 yaş arası kişilerin katılım sağladığı araştırmada, katılımcılara uyku problemleri hakkında sorular soruldu. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 57,7’si uykuya dalmakta çok zorluk çektiğini, 5’te 1’i ise uykuya dalmakta zorlandığını bildirdi. Evli olanların ise evli olmayanlara göre uykuya daha kolay daldıkları görüldü. Araştırmaya göre evli olmamak uykuya dalmakta negatif belirti olarak görülüyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Melis Dağtekin, eşlerin birlikte uyumasının aşk hormonu olarak bilinen oksitosin hormonunu artırdığını ve bu durumun uykuya dalmayı kolaylaştırdığını söyledi.
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi, İstanbul’un farklı ilçelerinden 500 kişinin katıldığı bir ‘Uyku Araştırması’ gerçekleştirdi. Farklı sosyoekonomik sınıflardan ve 25-65 yaş arası kişilerin katılım sağladığı araştırmada, katılımcılara uyku problemleri hakkında sorular soruldu. Uyku bozukluğunun tek bir nedeni olmadığını ve altta yatan başka hastalıkların da olabileceğini söyleyen Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi, Psikiyatri Uzmanı Dr. Melis Dağtekin, “Uyku sorunu yaşayanların profesyonel destek almasını şiddetle öneriyorum. Tedavide başarı oranları gayet yüksek” diye konuştu.
Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 57.7’si uykuya dalmakta güçlük çektiğini belirtti. Katılımcıların 5’te 1’i ise (yüzde 19.7) sıklıkla uykuya dalmakta güçlük çektiklerini belirtti. Kadınlarda uykuya dalmakta güçlük çekme riski erkeklere göre 2 kat daha fazla olduğu görüldü. Evli olmayanlarda da uykuya dalmakta güçlük, evli olanlara göre 2 kat daha fazla. Evliler, daha kolay uykuya daldıklarını belirtti. Daha önce ruhsal bir sorun yaşayanlarda uykuya dalmakta güçlük riski, ruhsal bir sorun yaşamayanlara göre 3 kat daha fazla olduğu aktarılmıştır.
‘UYKU BOZUKLUĞU TEK BİR PROBLEM DEĞİL’
Psikiyatri Uzmanı Dr. Melis Dağtekin, ‘Uyku Araştırması’na ilişkin şu bilgileri verdi:
“Hastanemiz bünyesinde Psikogündem projesi oluşturduk. Psiko Gündem projesi halkın ruhsal sorunları karşısında duygularını, düşüncelerini, tutumlarını ve davranışlarını inceleyen ve bunlarla ilgili çözüm stratejileri geliştirme amacı olan bir projedir. Bugün ki Psikogündemimiz ‘Uyumuyoruz.’ Evet gerçekten uyumuyoruz. Bu proje beni gülümsetti. Çünkü terzinin kendi söküğünü dikmeye çalıştığı bir yerde ve çevresinde de bu söküğü dikemeyenlerin olduğunu fark ettikçe uyuyamama probleminin çok sıkıntılı olduğunu düşünmüştüm. Biz bu konu hakkında bir araştırma yaptık. Bu araştırmamız da şöyle oldu; Haziran 2025 yılında ‘Kolayda Örneklem Yöntemiyle’ İstanbul’un çeşitli ilçelerinde çeşitli sosyoekonomik sınıflardan aldığımız 500 kişiyle bu çalışmayı yaptık. Onlara çeşitli uyku problemleri hakkında sorular sorduk. Araştırmamızda yüzde 57,2’sinin kadın olduğu yüzde 42,8’in erkek olduğunu gördük. Evlilik oranının yüzde 57,7 olduğunu gördük. Yüzde 60’ının üniversite mezunu ve yüksek lisans mezunu olduğunu gördük. Araştırmamız da daha çok 25-65 yaş aralığında olmakla beraber yüzde 17’sinin ise 65 yaşından daha büyük olduğunu tespit ettik. Araştırmamızın sonuçlarına geldiğimizde aslında uyku problemleri ‘uyku sorunum var’ gibi tek bir problem değil. Uykuya dalmakta ve uykuyu sürdürmekte güçlük olabilir, aynı zamanda planlanandan erken uyanmak gibi bir uyku sorunumuz olabilir. O yüzden asla tek bir problem değil.”
‘EŞİYLE UYUYANLARIN OKSİTOSİN HORMONU ARTIYOR’
Uzm. Psikiyatr Dağtekin, evli olanların daha kolay uykuya dalma nedenini ise şöyle yorumladı:
“Birlikteliklerde kurulan sağlıklı bağların huzur vermesi, aşk hormonu olarak bilinen oksitosin hormonunu artırması bunlarla birlikte güven duygusunun oluşması, uykuya dalmayı, sürdürmeyi ve daha kaliteli bir uyku alışkanlığı edinmeyi kolaylaştırıyor.’
‘RUHSAL PROBLEMİ OLANLAR UYKUYA DALMAKTA DAHA ZORLANIYOR’
Araştırmanın verilerini aktaran Uzm. Psikiyatr Dağtekin, “Araştırmaya katılanların yüzde 57,7’si uykuya dalmakta çok zorluk çektiğini bildirmiştir. Bunun yanında 5’te 1’i uykuya sık sık dalmakta zorluk çektiğini bildirmiştir. Evli olanların, evli olmayanlara göre uykuya daha kolay daldıkları görülmüştür. Aslında burada evli olmamak uykuya dalmakta negatif belirti olarak görülüyor. Bunun yanında ise daha önceden ruhsal problemi olan kişilerin semptomları olmayan kişilere göre uykuya dalmakta 3 kat daha fazla problem yaşadığını bulmuşuzdur. Araştırmamızın sonucuna göre araştırmamıza katılan katılımcılarımızın yarısı geceleri sık sık uyandığını ve tekrar uykuya dalmakta problem çektiğini belirtmiştir. Yüzde 10’u ise yine sık sık uyandığını ve uykuya dalmakta ise zaman zaman ciddi problemler yaşadığını belirtmiştir. Bu kesimde evli olanlarla evli olmayanlar arasında bir fark bulunamamıştır. Ancak kadınlarda erkeklere oranla yine 1 buçuk kat gibi bir seviyede uykudan uyandıktan sonra tekrar dalmada ciddi bir güçlük çektiğini belirtmiştir. Yine ruhsal semptomları olan daha önceden bu semptomlarla uğraşan, tedavi alan kişilerin ruhsal semptomu olmayan kişilere göre 2 buçuk kat daha fazla uyandıktan sonra tekrar uykuya dalmada problem çektiklerini görmekteyiz” dedi.
‘UYKU PROBLEMİ HER YAŞTA BAŞIMIZA GELEBİLECEK BİR DURUM’
Dağtekin, “Belirlenen saatten daha erken uyanma problemine göre çalışmaya katılan katılımcılarımızın yüzde 56’sı istedikleri saatten daha erken uyandıklarını belirtmişlerdir. 5’te 1’i ise sıklıkla talep ettikleri saatten daha erken uyandıklarını belirtmişlerdir. Evli olmayanlarla evli olanlar arasında bu konu da çok bir fark görülmemiştir. Yine öncesinde ruhsal semptomlar yaşayan kişilerin 1 buçuk kat daha fazla erken uyanma şikayeti olduğunu gördük.
Genel bakış açımızda bu üç problemde de 25-65 yaş arasında şu yaş grubunda uyku problemi daha fazladır gibi bir durum yok. Eşit bir dağılım gösteriyor. Bu da bize uyku probleminin her yaşta başımıza gelebilecek bir durum olduğunu gösteriyor. Uyku problemini tek bir safhada ele almamak lazım. Uykuya dalmak, uykuyu sürdürememek, erken uyanmak bunlar gerçekten hayat kalitemizi etkileyen şeyler. Uyku; bilişsel seviyemizi, günlük işlevselliğimizi, sosyal ilişkilerimizi, bedensel, fiziksel ve zihinsel sağlığımızı etkileyen bir durum. Bazen bunun farkına varamıyoruz. Uykusuz kalmak ilerleyen dönemlerde depresyon, anksiyete gibi başka psikiyatrik rahatsızlıklara sebep olabiliyor. Hepimizde biliyoruz ki aslında uykuyu beynimiz yönetiyor. Eğer herhangi bir aşamada bir uyku probleminiz varsa ve bundan gerçekten muzdaripseniz, hayatınızı etkilemeye başlamışsa veya başlamadan hemen önce bu konuda farkındalığınız oluşmalı. Bu durumda profesyonel destek almanızı şiddetle öneriyorum. Özellikle uyku EEG’si çektirip uyku probleminizin nerede olduğunu bulup buna göre tedavi olmak sizin işlevselliğiniz ve hayat kaliteniz açısından çok doğru bir yerde olacaktır. İlerleyen işlevsellik bozukluklarınızın ve diğer psikiyatrik rahatsızlıklarınızın oluşmasını engelleyecektir” diye konuştu.
‘BAZI HASTALIKLARIN BELİRTİSİ OLABİLİR’
Uyku problemlerinin bazı hastalıkların öncü belirtisi veya tek başına başka hastalıklara neden olabileceğini söyleyen Dağtekin, şunları ekledi:
“Mesela gizlenen bir depresyon, anksiyete bozukluğu ve bipolar bozukluk uyku bozukluklarına neden olabilir. Aslında kişi uyku problemiyle gelebilir ve biz altında çok başka bir psikiyatrik rahatsızlığın yattığını görebiliriz. Bunun yanında organik sebepler de uyku bozukluğuna neden olabilir. Demir eksikliği, tiroid rahatsızlıkları, beynimizdeki rahatsızlıklardan kaynaklı uyku bozukluklarını çok sık görebilmekteyiz.”
TEDAVİ YÖNTEMİ
Tedavide başarı oranlarının yüksek olduğunu söyleyen Dağtekin, “Hafif uyku bozukluklarında daha çok davranışsal tekniklerden yararlanıyoruz. Eğer kişi spor yapmıyorsa mutlaka haftada en az 3 kere 30-40 dakika orta düzeyde spor öneriyoruz. Çünkü spor hem fiziksel olarak kaslarımızı yorup uyku kalitemizi artırıyor hem de serotonin, endorfin gibi vücudumuzun kendiliğinden ürettiği iyilik halini artıran hormonları üretiyor. Kişinin hem uyku kalitesini hem de günlük yaşam kalitesini artırıyor. Bunun yanında eğer orta-ağır düzeyde uyku problemi olan kişi varsa uyku EEG’si gibi gerekli bazı testlerle beraber altta yatan hastalıklar var mı bunları araştırıyoruz. Daha sonra ilaç tedavisine geçiyoruz. Eğer altta yatan bir hastalığın olmadığından ve gelip geçici olabileceğinden şüpheleniyorsak kişiye daha önceden kullandığı bir ilacın olup olmadığını soruyoruz. Eğer yoksa minik bir ilaç deneyerek kısa süreli tedavi veriyoruz. Uyku kalitesinin düzelip düzelmediğine bakıyoruz. Eğer orta ağır düzeyde bir uyku problemi varsa ve birlikte görülen organik ve psikiyatrik bir rahatsızlığı varsa mutlaka bununla beraber onun da tedavi edilmesini öneriyoruz ve tedavi yöntemlerimizi böyle geliştiriyoruz. Tedavi de başarı oranları da gayet yüksek” dedi.
ARAŞTIRMA YÖNTEMİ
Araştırma, Haziran 2025 tarihinde kolayda örneklem yöntemiyle İstanbul’da farklı semtlerde yürütülmüştür. Hastane tarafından seçilen uygulayıcılar tarafından 500 kişiye hazırlanan sorular sorulmuştur. Farklı sosyo-ekonomik düzeyden kişiler denek olarak seçilmiştir. Araştırmaya katılanların yüzde 57.2’si kadın, yüzde 47.8’i erkektir. Katılımcıların çoğu 26-65 arası olup, 65 yaş üstü örneklemin yüzde 17.7’sini oluşturmaktadır. Araştırmaya katılanların yüzde 57.7’si evli olup, yüzde 60’ı üniversite ve üstü eğitim düzeyindedir.