Havacılık tarihinin en tutkulu ve en ilham veren isimlerinden biri… Ne yazık ki 1937’de Pasifik Okyanusu’nun ortalarında kayboldu ve bir daha izine rastlanmadı. Atlantik ve ABD’yi tek başına uçan ilk kadın olan Earhart’ın, ortadan kaybolmasından iki yıl sonra, 5 Ocak 1939’da da yasal olarak öldüğü ilan edildi.
Bir pilot ve eski ABD Hava Kuvvetleri istihbarat subayı, yüksek teknolojili insansız bir denizaltı üzerinde sonar kullanarak yakaladığı bir görüntünün dünyanın en gizemli olaylarından birini çözdüğüne inanıyor.
Earhart’ın gizemini pek çok kişi çözmeye çalıştı ancak 87 yıldır kimse, havacılığa tutkulu kadına ne olduğunu öğrenemedi. Hatta Earhart’ın kaybolmasıyla ilgili birbirinden ilginç komplo teorileri bile geliştirildi. Zamanın en geniş çaplı arama kurtarma çalışmalarıyla aranıp asla izine rastlanamaması üzerine Earhart’ın bir casus olduğundan Japonlara esir düşmesine kadar pek çok teori üretildi.
Tony Romeo da dünyanın çevresini dolaşma girişimi sırasında Fred Noonan ile birlikte Pasifik Okyanusu üzerinde 1937 yılının temmuz ayında kaybolan Earhart’ın Lockheed 10-E Electra uçağını arayan isimlerden biri.
Romeo, Earhart’ı arama çalışmaları için gereken 11 milyon doları toplamak amacıyla ticari mülkler satan eski bir emlak yatırımcısı. Ve nihayet yaklaşık 100 günlük bir deniz yolculuğundan aralık ayında döndüğünde okyanustaki kayıp uçağı gösterdiğine inandığı bir sonar görüntü elde ettiğini söyledi.
YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ARAMA
Wall Street Journal’ın haberine göre; Norveçli Kongsberg şirketi tarafından üretilen 9 milyon dolarlık yüksek teknolojiye sahip insansız denizaltı “Hugin” drone ve 16 kişilik araştırma ekibi kullanılarak gerçekleştirilen keşif gezisi, geçtiğimiz eylül ayında Kiribati’nin Tarawa kentinde 5.200 mil karelik okyanus tabanını kapsayan bir keşif gezisine başladı.
Babası ve erkek kardeşleri de pilot olan Romeo, Earhart’ı arama hayali hakkında şunları söylüyor: “Bu her zaman ilgimi çeken bir hikaye oldu ve hayatımdaki her şey doğru anda çarpıştı. Gayrimenkulden çıkıp yeni bir proje arıyordum ve aslında yaklaşık 18 ay önce başlamış olsam da bu, uzun zamandır düşündüğüm ve araştırdığım bir şeydi.”
Yolculuktan yaklaşık bir ay sonra ekip, Howland Adası’ndan yaklaşık 160 kilometre uzakta uçak şeklindeki nesnenin sonar görüntüsünü yakaladı.
Smithsonian Enstitüsü’nün Ulusal Hava ve Uzay Müzesi Küratörü Dorothy Cochrane, görüntünün çekildiği bildirilen konumun, Earhart’ın uçuşu ile karşılaştırıldığında coğrafi olarak hemen hemen doğru olduğunu söyledi. Ancak kesin bir bilgi için uçağın seri numarası gibi daha fazla ayrıntıya ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.
Aramanın hayatında yaptığı en heyecan verici şey olduğunu söyleyen Romeo, kameralar ve sonarla donatılmış otonom veya robotik denizaltıları kullanarak daha iyi görüntüler yakalamak için bölgeye dönmeyi planladığını ekledi.
Ayrıca Romeo, bulunan enkazın Earhart’ın uçağı değilse, Pasifik’te kaybolan başka bir kayıp uçak ya da bir nakliye konteynırından düşen başka bir insan yapımı nesne olabileceğini söyledi.
Romeo şöyle konuştu: “Bir sonraki adım doğrulama; farklı türden sensörlerle geri dönüp onu gerçekten iyi fotoğraflamalı ve eserin deniz dibinde nasıl durduğuna bakmalıyız. Bu adım atıldığında çok sayıda insan olaya dahil olacak. Smithsonian ailesi ve bazı yatırımcılar da dahil olacak çünkü bu pahalı bir operasyon olacak. Daha sonra şunu düşünüyoruz: Uçağı nasıl kaldıracağız? Onu nasıl kurtaracağız?
Henüz o noktaya geldiğimizi sanmıyorum. Ama Amerikalıların bunu Smithsonian’da görmek istediklerini düşünüyorum; ait olduğu yer orası. Okyanusun dibi değil.”
87 YILLIK SIR
20. yüzyılın en büyük gizemlerinden biriydi ve bu gizem 21. yüzyılda hâlâ devam ederken Romeo’nun iddiası adeta bir umut oldu.
Yıllar boyunca Earhart’ın kayıp uçağını bulmak için keşif gezilerine milyonlarca dolar akıtıldı, ancak uçağın bilinen son konumu aramaları zorlaştırdı.
Sonar uzmanı Tom Dettweiler, “Çok derin ve olabileceği alan çok büyük” dedi.
Earhart’ın uçağının nerede olabileceğine dair pek çok teori de bu süreçte üretildi. Romeo da “tarih çizgisi teorisi” dahil olmak üzere, ünlü pilotun bulunduğu yere dair onlarca yıllık ipuçlarını araştırdıktan sonra, Earhart’ın ortadan kaybolmasıyla ilgili hayati soruları yanıtlama yönünde büyük bir adım attığına inanıyor.
Romeo’nun araştırmasına rehberlik etmek için kısmen güvendiği teori, Earhart’ın 20 saatlik uçuşu sırasında uluslararası tarih çizgisini aştığında navigasyon sisteminin hatalı hale geldiği ve onu yaklaşık 60 mil kadar yanlış yönlendirdiği, bunun da potansiyel olarak trajik bir sona neden olduğunu öne sürüyor.
Romeo, Earhart’ın uçağını bu yılın sonlarında yapılması planlanan başka bir yolculukta bulduğunu doğruladıktan sonra, arama için kurduğu şirketin okyanustaki diğer gizemleri çözmeye çalışmaya devam edeceğini söyledi.
Romeo şöyle dedi: “Pasifik’te pek çok güzel şey var; İkinci Dünya Savaşı uçakları ve MH370 sefer sayılı uçuş hâlâ orada ve belki bir noktada bu konuda bir çalışma yapabiliriz. En son teknolojiye sahip ekipmanlara sahip olduğumuz için diğer projelerde diğer insanlarla işbirliği yapmayı çok isterim.”